“Erasmus, Avrupa Birliğine üye ve aday olan ülkelerin üniversite öğrencilerinin öğrenimlerinin bir bölümünü yurt dışında sürdürmelerine olanak veren bir öğrenci değişim programıdır. Ben de o programa dahil olan şanslı öğrencilerden biriydim.
Üniversite eğitimimin iki dönemini Polonya’da bir üniversitede tamamlamıştım. Polonya’ya indiğimde havaalanında uçağını beklerken uyuyan insanları görünce çok yadırgamıştım en başta. ‘Bu insanlar da ne tuhaf, havaalanında uyunur mu hiç?’ demiştim kendi kendime. Daha sonra fikrim değişti, zira yurt dışında kaldığım sürece yaptığım geziler sırasında ben de defalarca havaalanında uyumayı tercih etmiştim. İnsanların kıyafetleri, saçları, konuşmaları nasıl da tuhaf gelmişti bana. Kış ortasında incecik giysiler giyiyorlar, her yere bisikletle gidiyorlardı. Bir gün ben de bisikletimle gidiyordum ve arkamda bir gölge hissettim. Acemi olduğum için dönüp bakamıyordum. Bir döndüm ki otobüs var arkamda. Şoför sabırla benim ilerlememi bekliyordu.
Kaldığım yurdun mutfağında Romanyalı bir arkadaşımla dünya yemekleri hazırlamak en büyük eğlencemizdi, ama bir gün musakkanın pişirilme biçimi konusunda anlaşamamış ve kavga etmiştik. Meğer, Sırbistan’da musakkanın içine haşlanmış yumurta da konuluyormuş. Ben de yumurtanın ne işi var musakkada demiştim. Bir kaç saat küs kaldıktan sonra kendimize çok gülmüştük. Osmanlı’dan gelen bir kültürü paylaşıyorduk ama yine de farklılıklarımız vardı.
O günden sonra bir daha hiçbir yabancı arkadaşımla kavga etmedim ve onları tanımaya, anlamaya çalıştım. Yunanlılarla aynı kahveyi farklı şekilde pişiriyorduk ama onlar Grek kahvesi, biz Türk kahvesi diyorduk ve onlar fal bakmayı bilmiyordu. Sırbistanlı arkadaşlarımla ne kadar çok ortak kelime kullandığımızı fark edince çok şaşırmıştık.
Polonya’dan Türkiye’ye dönmeme yakın okulumuzda ‘Uluslararası Kültür Paylaşımı Gecesi’ düzenlenmişti. Bu paylaşım gecesi farklı ülkelerin kültürlerini tanımanın yanında, kendi ülkemi de en iyi şekilde tanıtmak için bir fırsattı. Japonların geleneksel kıyafeti ‘kimono’nun yakından çok güzel göründüğünü, Macarların geleneksel bir et yemeği olan ‘gulaş’ın ne kadar lezzetli olduğunu, Hint yemeklerinin aşırı baharatlı olduğunu, Meksika yemeklerinin insanı yerinden zıplatacak kadar acı olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim. “Bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu yapmaktır.” derlerdi de inanmazdım.

Bir Grup Erasmus Öğrencisi
Ben de diğer Türk arkadaşlarımla beraber ülkemizi tanıtmak adına bu gece için yaprak sarması, içli köfte, mantı, hazır yufkadan baklava ve el açması gözleme hazırladım. Arkadaşlarımdan biri bindallı giyip Türk kahvesi ve çay servisi yaparak bu içeceklerin kültürümüzün bir parçası olduğunu gösterdi. Gecenin sonunda her ülke öğrencileri, kendi kültürüne özgü danslar sergileyerek bu geceyi, katılan herkes için unutulmaz kıldılar.
Erasmus sadece akademik bir eğitim değil, kültürel bir eğitimdi. Erasmus; eğlence demek, dünyanın farklı ülkelerinden arkadaşların olması demek, farklı kültürlerin yemeklerini tatmak demek, farklı kültürlerin danslarını öğrenmek demek. Kısaca Erasmus, dünyadaki kültürel zenginliği anlamak ve yaşamak demektir. Dünyayı anlamak ve sevmek için her öğrencinin Erasmus deneyimini yaşaması gerek bence. Bunun ötesinde yurda döndükten sonra ülkemizde de ‘Mevlana Değişim Programı’ adı altında bir program olduğunu öğrendim. Dünyadaki farklı kültürleri tanımak için tüm öğrencilere bu programdan yararlanmalarını öneriyorum”.
YILDIZ
Henüz Yorum Yok "Erasmus: Farklı Kültürlerin Buluşma Noktası"