Hak, Özgürlük ve Eşitlik Kavramları

Eşitlik aynı olmak değildir.
Özgürlük başkalarına zarar vermeden her şeyi yapabilmektir.

Bir hukuk düzeninin öznesi kişidir. Yani hukuk düzeni, kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenler.

Hukuk açısından kişi iki türlüdür. Birincisi gerçek kişiler. Sağ doğmuş olmak kaydıyla her insan hukukun öznesi olan gerçek bir kişidir. Hukuk düzeni açısından ikinci kişide tüzel kişilerdir. Tüzel kişiler ya bir kanunla ya da kanunun verdiği bir yetkiye dayanılarak oluşturulabilirler.

Başta devlet olmak üzere, kanın kurum ve kuruluşları, vakıflar, dernekler, siyasi partiler, ticari kuruluşlar vb. birer tüzel kişidir. Tüzel kişiler, kamu tüzel kişileri ve özel hukuk tüzel kişileri olarak ikiye ayrılırlar.

Hak

Hak; belli bir hukuk düzeni içerisinde, hukuk kurallarının kişilere belli yönde davranmaya izin vermesi, belli şeyleri istemeye yetkili kılmasıdır. Söz gelimi açık lisede okuyan bir öğrenci, bütün kredilerini tamamladıktan sonra diploma almaya hak kazanır. Herhangi bir konuda mağdur olan birisi mahkemeye dava açarak mağduriyetinin giderilmesini isteme hakkına sahiptir.

Haklar yürürlükteki hukuk düzenin bağlı olarak toplumdan topluma, zamandan zamana değişebilir.

Söz gelimi Osmanlı Devletinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmemişken, 1934 yılında çıkartılan bir yasayla Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Hak kavramının ayrılmaz bir parçası da sorumluluktur. Kişilerin bir takım haklara sahip olması bu hakların gerçekleşmesi için başka kişilere ve devlete birtakım ödev ve sorumluluklar yükler. Söz gelimi kişilerin sağlık hakkından gerektiği gibi yararlanabilmesi, devlete, sağlıkla ilgili politikaları doğru oluşturma, sağlıkla ilgili gerekli yatırımları yapma, sağlık çalışanlarına görevlerini hizmetin gereklerine uygun olarak yapma sorumluluğunu yükler.

Temiz bir çevrede yaşama hakkı, kişilere, çevreyi kirletmeme, yerel yönetimlere, çevrenin temiz kalması için gerekli çalışmaları yapma, sorumluluğunu yükler. Herkesin sorumluluğunu gerçekleştirmediği bir yerde hiçbir kimsenin hakkı gerçekleşmez. Hak aynı zamanda bazı yükümlülükler doğurur. Söz gelimi alacaklıya alacağım isteme hakkı tanıyan hukuk kuralı, borçluya borcunu ödeme yükümlülüğünü de içerir. Hak, ödev ve sorumluluk kavramları 1982 Anayasası’nın ikinci bölümünde “Temel Haklar ve Ödevler” başlığıyla birlikte ele alınmış, “Temel hak ve hürriyetler. kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder” ifadesiyle sorumluluk kavramının önemi vurgulanmıştır.

Hak ve yetki kavramları çoğunlukla birlikte adlandırılmakla, birbirlerinin yetim kullanılmakta ve birbirleriyle açıklanmakla birlikte aralarında bazı farklar bulunmaktadır. Yetki, kamu gücünün kullanılmasından kaynaklanır. Örneğin polis, “Polis vazife ve Salahiyet Kanunu”nun kendine verdiği yetkiye dayanarak “gecikmesinde sakınca bulunan hallerde” hiçbir makamdan izin almadan konutları arayabilir. Zabıta görevlisi ilgili mevzuatın kendine verdiği yetkiye dayanarak gıda satan ya da üreten işletmeleri denetleyebilir.

Sağlığa uygun olmadığını tespit ettiği işletmeleri geçici olarak kapatabilir. Cumhurbaşkanı uygun bulmadığı kanunları yeniden görüşülmek üzere TBMM’ye geri gönderme yetkisine sahiptir. Burada Cumhurbaşkanı, polis ya da zabıta görevlisi yetkisini kamu gücünden almaktadır. Kamu adına bir eylemde bulunmaktadır. Hâlbuki hak durumdan doğar. Sağ olarak doğmuş olmak kişiye miras hakkı verir. Herkes özel yaşamının gizliliğine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Yukarıda verilen örneklerde “hak” yerine “yetki”, “yetki” yerine “hak” ifadeleri kullandırsa anlamda bir bozulma olduğu açıkta görülür. Örneğin “miras yetkisi” ve “konut arama hakkı”ndan bahsedilemez.

Özgürlük başkalarına zarar vermeden her şeyi yapabilmektir.

Özgürlük başkalarına zarar vermeden her şeyi yapabilmektir.

Hukukun temel kavramlarından biri de özgürlük (hürriyet) kavramıdır. Özgürlük kavramı Anayasa’mızda hak ile birlikte “Hak ve Hürriyetler” biçiminde kullanılmış aralarında bir fark gözetilmemiştir. Bununla birlikte hak ve özgürlük kavramları arasında bazı farklar bulunmaktadır. Özgürlük bir hukuk düzeni tarafından düzenlenen geniş bir serbestlik alanını ifade eder. 1789 Fransız ihtilalı sonrası kabul edilen “Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi” özgürlüğü “başkasına zarar vermeden yapılan her şey” olarak tanımlanmıştır. Hak ise bir şeyi yapmaya, bir şeye sahip olmaya, devletten ya da diğer kişilerden bir şeyi istemeye yetkili olmak demektir. Bir örnek vermek gerekirse “çalışma özgürlüğü” kişinin herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın dilediği işte çalışabilmesi anlamına gelir. “Çalışma hakkı” ise çalışmak için iş bulamayan birinin devletten kendisine iş bulmasını isteme hakkını ifade eder. Hak ve özgürlük kavramları birbirlerini bütünleyen kavramlardı. Haklar olmadan özgürlüklerin, özgürlükler olmadan hakların varlığı düşünülemez.

Kişilerin sahip olduktan özgürlükler sınırsız olamaz. Kişinin kendine ve topluma zarar verme özgürlüğü yoktur. 1982 Anayasası özgürlüklerin hangi amaçlarla kullanılamayacağını belirlemiştir. 1982 Anayasası’nın 14. maddesinde; “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.” ifadesiyle özgürlüklerin sınırları çizilmiştir.

Eşitlik

Eşitlik kavramı farklı açılardan ele alınabilir. Matematiksel eşitlik ile rakamlar arasındaki eşitlik, sosyal eşitlik ile “nimet ve külfette eşitlik” vergi eşitliği ile mali güce göre vergi alınması, hukuksal eşitlik ile yasa önünde eşitlik anlaşılır. Burada söz konusu edilen daha çok hukuki anlamdaki eşitliktir. Hukuki eşitlik; din, mezhep, etnik köken, asalet, servet, makam vb. gözetilmeksizin kişilerin yasalar karşısında eşit muamele görmesi demektir. 1982 Anayasası’nın 10. maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Eşitlik aynı olmak değildir.

Özgürlük başkalarına zarar vermeden her şeyi yapabilmektir.

Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesin sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” ifadeleriyle hukuki eşitliği anayasal güvenceye bağlamıştır.

Henüz Yorum Yok "Hak, Özgürlük ve Eşitlik Kavramları"

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*