İnsan Hakları Kavramı

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi

İnsan hakları -kelime anlamı olarak- bir kişinin sırf insan olduğu için sahip olduğu haklar demektir. Buna göre insan, insan olmak sıfatıyla, yapısı gereği vazgeçilmez, devredilmez, zaman aşımına uğramaz haklara sahiptir.

Bir insanın bu haklara sahip olması, belli bir kimliğin üyesi olmasına, belirli bir işi yapmasına, bazı özellikler taşımasına ve birtakım görevleri yerine getirmesine bağlı değildir; bu haklar sadece insan olmasından dolayı ona aittir. İnsan haklarının tanınması ve korunması, demokratik bir sistemin temel esaslarındandır.

İnsan hakları doktrinin felsefi ve ahlaki temelleri vardır ancak bu doktrin -hem geçmişte hem de bugün- asıl olarak siyasi açıdan iki önemli işlev görür:

İlki, insan haklarının siyasal iktidarı sınırlandırmasıdır. Bu haklar, devletin hareket alanını kısıtlamayı ve böylelikle insanlara dokunulmaz özgürlük alanları sağlamayı amaçlar. Bu nedenle insan haklarına dayanan iddia ve talepler doğrudan doğruya devlete karşı ileri sürülür. Bu iddia ve taleplerin hedefi, devletin insan haklarına dayandırılması ve her türlü uygulamasında insan hakları duyarlılığı ile hareket etmesini sağlamaktır.

İkincisi, insan haklarının, insanların pozitif hak taleplerini temin etmek için devletin etkinlik alanını genişletmeye yönelik talep ve iddiaların dayanağını teşkil etmesidir.

Sanayi Devrimi ile birlikte insan hakları talepleri yeni bir boyut kazandı. Buna göre sadece negatif hakların tanınması insanları gerçek manada özgür kılamazdı.

Gerçek bir özgürlük için insanların pozitif haklarla da donatılması ve bu hakların da devlet tarafından tanınması gerekiyordu. Bu görevle yükümlü kılınmasının bir sonucu olarak devlet, zaman içerisinde sosyal, siyasal ve hukuki alana daha fazla müdahale edebilir bir konum kazandı. Bu iki işlevi nedeniyle insan hakları, gerek devlet iktidarının sınırlandırılmasında ve gerek sosyal devlet anlayışının idareye hâkim kılınmasında belirleyici önem taşır. İnsan haklarının muhatabı olan devlet ve onun temsilcisi olarak hükûmet, hem insan haklarına müdahale etmemekle hem de bazı hakların kullanılması için uygun koşulları ve zemini hazırlamakla yükümlüdür. Devletler bu yükümlülüklerini insan haklarını anayasal güvence altına alarak yerine getirirler.

Zaten anayasalaİnsan rın temel görevi de insanların hak ve özgürlüklerini güvence altına almak ve devlet yetkilerini sınırlandırmaktır.

Günümüz dünyasında insan hakları, hukuki ve siyasi taleplerin ve tartışmaların odağında yer almaktadır. İnsan haklarına saygı gösterilmesi talebi, çağımızın en etkili ve en yaygın siyasi ahlak çağrısıdır ve devletlerin meşruluğunun dayanaklarından biridir.

Alman filozof Jürgen Habermas’a (1929-) göre, modern demokrasilerde meşruiyetin iki kaynağı vardır:

Biri ulusal iradedir, diğeri ise insan haklarıdır. İnsanların hayatını ve özel özgürlüğünü -yani kişisel hayat planlarını izlerken ihtiyaç duydukları hareket alanlarını- güvence altına alan ve bizatihi meşruiyet ifade eden bir yasa egemenliğini temellendiren insan hakları, ulusal iradeye paralel olarak meşruiyetin ikiz kaynaklarından birini teşkil eder. İnsan hakları, siyasal rejimlerin meşruluğunun temelidir; yönetimler ve onların uygulamaları ancak insan haklarına riayet ettikleri nispette meşru addedilirler. Dolayısıyla insan haklarına karşıt bir sosyo- politik önerinin iç ve dış politikada ciddiye alınabilmesi mümkün değildir. Bugün devletler hem içyapılarını insan haklarına dayandırmak hem de dış politikalarında insan haklarına hassasiyet göstermek mecburiyetindedirler. Aksi takdirde ciddi bir meşruiyet sorgulamasına tabi tutulurlar. Zira ulusal ve uluslararası alanda her geçen gün büyüyen kapsamı ve artan güvence mekanizmalarıyla insan hakları toplumsal ve siyasal sistemlerin iyileştirilmesine yönelik ahlaki taleplerin dayanağı olmuştur.

Artık evrensel insan haklarına uyum sağlamayan rejimlerin meşru sayılmaları mümkün değildir.

Konuyla İlgili Terimler

Özgürlük: En geniş manada, bir kimsenin dilediği gibi düşünebilmesini, davranabilmesini ve hayatını kendi tercihlerine göre kurma çabasının başkaları tarafından keyfi olarak engellenememesini ifade eder.

Hak: Bir kişi, bir kurum veya bir şey üzerinde gerekçelendirilmiş bir iddia veya talebi ifade eder.

Negatif haklar: Bireyin devlet tarafından dokunulamayacak haklarıdır. Bu haklar, herkese tanınır.

Pozitif haklar: Bireylere devletten olumlu bir davranış, bir hizmet veya bir yardım isteme imkânı tanıyan haklardır.

Meşruiyet: Bir siyasi düzenin tanınma ve kabul görme ehliyetidir. Daha açık bir anlatımla, yönetilenlerin, yönetenlere itaat edilmesi ve onun koyduğu kurallara uyulması gerektiğine olan inancı, toplumun yönetime rıza göstermesidir.

Kaynak: İnsan Hakları ve Demokratikleşme Süreci – Doç.Dr. Vahap COŞKUN – Prof.Dr. İhsan DAĞI – Doç.Dr. Bican ŞAHİN – Prof.Dr. Kıvanç ULUSOY – Prof.Dr. Atilla YAYLA

Henüz Yorum Yok "İnsan Hakları Kavramı"

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*